Kategoriler
Genel İlçe Haberleri Manşet Mini Manşet Yazarlar

CAN TAŞIDIKLARININ FARKINDALAR MI?

Kahramanmaraş’ta şehir içi yolcu taşımacılığına ne zaman el atacaklar çok merak ediyorum. Her sabah ve akşam aynı stresi yaşamaktan usandık hatta gına geldi artık. Bu kadar zor mu bu sorunu çözmek anlamıyorum.

Elbette kendilerince haklılar ama can taşıdıklarının farkında değiller. Ya sen benim önüme geçtin diye yarışıyorlar ya da araçta yer kalmayacak şekilde yolcu alıyorlar. Bence yetkililerin ilk çözmesi gereken sorunların başında geliyor şehir içi taşımacılık.

Denetimsizlikten mi kaynaklanıyor yoksa eğitimsizlikten mi bunun yorumunu size bırakıyorum ama bu şehir artık metro’yu hak ediyor. Bakıyorum çevremizdeki illere 50 yıl gerisinden gidiyoruz hala. Günümüzde bu kadar zor mu kahramanlar şehrine metro’yu getirmek. Üstelik adalet ve kalkınma partisine bu kadar çok oy veren bir şehirken. Bu şehir kaderine bırakılmamalı artık. Bakanlık vermiyorsunuz hiç değilse yatırım yapın.

Umut ediyorum ki 7 Haziranda yapılacak genel seçimlerinde milletvekili olarak seçilen sayın vekillerimiz hakkıyla Kahramanmaraş için çalışır ve bir sonraki seçimlere kadar hak ettiğimiz yere geliriz.

Kategoriler
Genel Manşet Mini Manşet Yazarlar

Seçim Ve İdareli Kullanılan Psikoloji

Büyük umutlarla siyasi partilerden milletvekili aday adayı olup sonrasında ise seçilemeyen kişilerin psikolojisi ne kadar sağlam?

Umutsuzca sessizliğe gömülmüşler midir?

Yoksa bana ne artık ben bu yarışta yokum! Kim kazanırsa kazansın demişler midir?

Hayal kırıklığıyla psikolojileri bozulmuş mudur?

Yoksa gerçekte morali bozuk ama bunu göstermemeye çalışmışlar mıdır?

Tabi bunların birçoğu ister istemez olmuştur. Ya da pek umurlarında olmamıştır. Beklide Adaylığı başka emelleri için kullanacaklardı. Hem onlar vekil adayı olursa ihaleleri kim takip edecek?

Belki de milletvekilli emeklisine yapılan zammı düşündüklerinde moralleri 2 kat bozulmuştur.
Yani neredeyse asgari ücret kadar milletvekili emeklisine zam yapıldı. Bunu kimse görmezden gelemez.  Böylelikle vekil emeklisi toplamda 7 bin 500 TL alacak.  Eğer milletvekili aynı zamanda emekliyse maaşı 22 bin liraya ulaşıyor. Bir dönem milletvekilliği yapan, görev süresi sona erdiğinde emekli sayılıyor. Yani 4 yılda emekli oluyorsun. İşçi sınıfı ise 25 yıl çalışması gerekiyor. Ve aldığı maaş ise 940 TL!

Halkın desteğiyle meclise giren vekil emeklisi 7 bin 500 TL alırken, vatandaşın emeklisi ise 500 TL alıyor!  Yani günümüzde evinin bir kira parası bile değil.

Emekli ne yiyebilir! Ne giyebilir! Ne ısınabilir! Sadece ve sadece ona buna muhtaç halde yaşamını sonlandırabilir.

Birilerinin hemen psikolojisi bozulsun kimin umurunda ki?

Yani bu seçim öncesi emekliyi düşünmek, yapılan bu 100 TL zamla olmuyor.  Çok merak ediyorum. Psikolojisi sağlam emekli var mıdır? İnsanlar psikolojilerini idareli kullanmak istiyorlar. Ama psikoloji emekliliğe kadar dayanmıyor ki! Söyleyin insan yemeğini bile idareli yediği şu günlerde psikolojisini nasıl biranda yesin!

Örneğin Üniversite mezunu insanlar yeteri kadar istihdam alanı açılmadığı için boş gezerek psikolojilerini bozuyorlar. Asgari ücrete tabi tutulan fabrika işçisi ne yapsın? Seçim üzeri yapılan yalan yanlış vaatlerden bıkan vatandaş artık seçimlere duyarsız kalmış durumda. Ortada sayamayacağımız kadar adaletsizlik varken, söyleyin insan psikolojisi hangisine dayansın?

Hepimizin sürekli yaptığı bir şeydir. İş yerine gideriz. Hırsızı, şizofreni, panik atağı, delisi, sexomanyağı karışık bir grupla 8 ile 12 saat geçiririz.
Sonra çıkar sevdiğimiz insanlara gider onların psikolojik bozukluklarına elinizden geldiğince göğüs gerer, bir iki tek atar kendi psikolojik bozukluklarınızı biraz etrafa saçarız. Kendimize şöyle bir bakar ve “ben olmadığım kesin ama normal olan kim ya da normal ne?” diye düşünmeye başlarsınız. Bunları düşünürken bile kafanız karışır. En güzeli de size çok normal görülen ve inandığınız insanın tam bir fiyasko olduğunu görmektir. Yani hayatta bunları hep yaşarsınız. Ama hep bir bahanelerle psikolojinizi sağlam tutmaya çalışırız. Tabi bunda ne kadar başarılı olabiliriz orası meçhul işte…

Ali Keklik

Kategoriler
Genel İlçe Haberleri Kültür-Sanat Manşet Mini Manşet Yazarlar

Teknoloji, “değerlerimizi” yok ediyor

Nerde o akşam sohbetleri, nerde o komşuluk ilişkileri, nerde o ev ziyaretleri, nerde o eski günler gibi yüzlerce değer sayabilirim sizlere… Her geçen dakika içerisinde çıkarılan yeni teknoloji ürünleriyle kaybolmaya başlayan değerlerimizi kaybetmememiz gerekiyor aslında. Günümüzde her evde mutlaka bir teknoloji ürünü bulunuyor. Aile içi sohbetlerin bile sona erdiği şu günlerde bu teknoloji meraklılığı daha ne kadar sürer bilmiyorum ama bu teknoloji çekirdek ailemizi bile yok etmek üzere.

Elbette teknoloji ürünlerinden faydalanmak gerekiyor ama teknoloji içinde kaybolmak söz konusu olamamalı bence. Hani derler ya “tüfek çıktı mertlik bozuldu” işte tam anlamıyla böyle, akıllı cihazlar çıktı aile ilişkileri bozuldu. Herkesin elinde bir akıllı telefon, ya oyun oynuyor ya müzik dinliyor ya da sosyal paylaşım sitelerinde bir şeyler paylaşıp duruyor. Oysa telefon niçin var haberleşmek için değil mi? o halde üretildiği amaçla kullanılmalı bence.

Günümüze de öyle bir hal almışız ki yedi’den yetmiş’e herkes internete bağımlı hale gelmiş. Bir gün internet olmasa insanlar ne yapar onu bilmiyorum ama şunu iyi biliyorum aile ilişkileri kırmızı alarm veriyor. Ben şuna inanıyorum günümüzde boşanmalar arttıysa bunun en büyük etmenlerinden biride teknolojidir. Benim korkum, bizi yıllarca dışarıdan yıkamadılar ama teknoloji ile içerden yıkmayı başaracaklar gibi.

Kategoriler
Eğitim Genel İlçe Haberleri Kültür-Sanat Manşet Mini Manşet Yazarlar

Onu Okuyan Kazanıyor

Eğitimciler ve yazarlar derneği tarafından basın toplantısı düzenlendi.

 

“Herkes Onu Okuyor” yarışması hakkında bilgiler veren Eğitimciler ve yazarlar derneği Başkanı Ufuk Çiçek yarışmanın önemine değindi.

 

Sınavlar 16 – 28 Mart Tarihleri Arasında

 

 

Sınavlar 16 – 28 Mart tarihleri arasında yapılacağını belirten Çiçek konuşmasını şöyle sürdürdü;“Peygamberimizin hayatını, güzel ahlakını, barışçıl kişiliğini, yaptıklarını, İslam’ı yayma çabaları sırasında yaşadığı zorlukları, sabrını ve yolunu ne kadar biliyoruz? Bilmemiz gerekenden daha az biliyoruz maalesef… Zaman Sevgililer Sevgilisi, Efendiler Efendisi Hz. Muhammed Mustafa’yı (s.a.s) tanımak zamanıdır.” diyerek yola çıktık.

 

Peygamber Yolu Derneği’nin Türkiye genelinde “Bu yarışmanın kaybedeni yok” sloganıyla başlattığı “Herkes Onu Okuyor” yarışması Kahramanmaraş’ımızda da büyük bir ilgi görmektedir. Yarışmanın Kahramanmaraş ayağını Sebat Eğitimciler ve Yazarlar Derneği olarak bizler yürütmekteyiz   “Herkes Onu Okuyor” kampanyası kapsamında Kahramanmaraş’ta Onu okumayan kalmasın düşüncesiyle yirmi dörtbini aşkın kişinin Efendiler Efendisini okuması hedefliyoruz.

Peygamber Efendimizin (sav) daha çok tanınması ve onun çok ihtiyaç duyduğumuz rahmet yüklü soluklarının duyulmasıve gönüllerde yer edinmesi amacıyla düzenlediğimiz yarışmayetişkinler, lise, ortaokul veilkokul öğrencileri ve olmak üzere dört kategoride yapılacaktır.

Yarışmada:

İlkokul : “Sevgili Peygamberimizin Hayatı (sas)”

Ortaokul : Gönüllerin Efendisi “Hz. Muhammed Mustafa (sas)”

Lise : Şiddet ve Savaş Karşısında Nebevi Duruş “Sulh Peygamberi (sas)”

Yetişkin : İnsan ve Topluma Ulaşma Yönüyle “Peygamber Efendimiz adlı kitaplardan sorumlu olacaklardır.

 

Yarışma kapsamında sınavlar 16 – 28 Mart 2015 tarihleri arasında ilimizde toplam 26 sınav merkezinde yapılacaktır. Yarışmamızın ödül töreni 16 Nisan’da gerçekleştirilecektir.

Sınavlar iki basamaklı olarak yapılacaktır. Birinci basamak sınavları 16 – 22 Mart 2015 tarihleri arasında, www.herkesOnuokuyor.com internet sitemizde Türkiye genelinde gerçekleştirilecektir. Sınavlar Salon Sınavı ve Online (çevrimiçi – internet üzerinden) Sınav olmak üzere iki farklı formatta ve kategorilere göre farklılık gösteren soru sayılarında ve sürelerde gerçekleştirilecektir. Birinci basamak sınavları ile il bazında dereceye giren katılımcılar belirlenerek ödüllendirilecektir.

İkinci basamak sınavı ise İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep ve Erzurum illerinde 28 Mart 2015 tarihinde saat 11:00 de ve salon sınavı şeklinde yapılacak olup bu sınava sadece illerde dereceye giren katılımcılar katılacaklardır. Bu sınav ile Türkiye genelinde dereceye giren katılımcılar belirlenerek tekrar ödüllendirileceklerdir

 

Onu okumanın ödülleri ise İslama, hayata ve kendimize dair pek çok örnek ve dersin yanı sıra hediyeler… Umre ziyaretleri, dizüstü bilgisayarlar ve mini tabletler kazanma fırsatı O’nu okumaktan geçiyor.

 

Birinci basamak sınavında il bazında dereceye girenlere Umre Seyahati, mini I-pad, Bisiklet, Kol Saati vb. hediyeler verilecektir

 

Âlemlerin onun gül kokusuyla koktuğu, her yerin onun boyasıyla boyandığı ve herkesin onu okuduğu, onu tanıdığı ve tanıttığı güzel bir gelecek beklentisiyle ve ümidiyle herkesi Onu okumaya, Ona doğru koşmaya davet ediyoruz.”

Kategoriler
Genel İlçe Haberleri Manşet Mini Manşet Yazarlar

Efsane olmuş Hikayeler

Bugün Sizinle efsane olmuş bazı öğrenci hikayelerini paylaşmak istiyorum. Fakat bazı dostlar son zamanlarda hep hikaye yayınladığım için bana laf çakmaya başladılar. Ben de onlara şu cevabı veriyorum : “Kardeşim bu millet koca koca devlet adamlarından, siyasetçilerden yıllardan beri hikaye dinliyor. Ekonomi şöyle uçtu, ülke böyle uçtudan bıkmadınız da, benim her  biri ayrı derslerle dolu olan hikayelerimden mi bıktınız? diye soruyorum” cevap olarak kocaman bir HIK alıyorum. Neyse hık mık etmeyi bırakın, hikayeleri okuyup keyfiniz yerine gelsin.

ODTÜ Felsefe öğrencilerini en çok zorlayan hocalardan biri yıllık olan dersinin final sınavında sınıfa gelmiş ve sınav sorusu olarak tahtaya, “Why?” (Neden?) yazmış.

Öğrenciler ilk önce ne yazacaklarını şaşırmışlar, sonra herkes bir şeyler yazmaya başlamış.
Yalnız bir öğrenci, sınavın ilk dakikasında kağıdını teslim etmiş.
Öğrencinin cevabı da soru gibi kısaymış: “Why not?” (Neden olmasın ki?) Bu öğrenci sınavdan “100” almış.

Aynı hoca başka bir sınavda “risk nedir?” diye soruyor. Yine bir öğrenci sınavın ilk 10 saniyesinde teslim ediyor kağıdını.

Kağıdın üst kısmında sadece isim-soyadı yazıyor, gerisi ise bomboş beyaz yaprak. En altta ise “İşte risk budur” diye yazıyor. Ve sonuçta da sınıftaki en yüksek notu alıyor.

Hocanın bir sonraki sınavında yine “Risk nedir?” sorusuyla karşılaşan öğrencimiz tekrar boş kağıt verince bu sefer 0 alıyor. Tabii koşa koşa hocaya gidip sebebini soruyor. İşte cevap: “Aynı şartlar altında, aynı riski iki kere almak aptallıktır!”

Hocamız bir başka sınavda derse giriyor ve tek soru soruyor: “Atatürk ne yaptı?”. Bütün öğrenciler harıl harıl yazmaya başlıyor, kağıtları dolduruyorlar.

Sınav sonucunda herkes ortalama notlar alıyor. Bir öğrenci ise 100 alıyor. Bu öğrencinin cevap kağıdın da şu yazıyor: “Ne yapmadı ki!”

Bu tür öğrenciler ve değerlendirmeler Hukuk Fakültelerinde yok mu? Elbette var. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Hocanın biri sınavda, o günlerde devam etmekte olan bir davanın detaylarını vermiş ve sonucun ne olacağını sormuş.

Tabii, bütün öğrenciler ha babam, de babam, sayfalarca yazmaya başlamışlar. Ama bir öğrenci kağıdını sınavın ilk dakikasında vermiş. Ve buna rağmen 100 almış. Öğrencinin yanıtı tek cümleymiş: “Devam eden dava hakkında yorum yapılamaz.”

Bir efsane de tıpçılardan: Olay bir tıp fakültesinin anatomi dersinde geçiyor. Okulun en iyi hocası, anatomi dersine ilk kez giren öğrencilerine; “Tıpta iki önemli şey vardır” demiş, “İlki, hiç bi şeyden iğrenmeyeceksiniz!”

Bunu söyledikten sonra işaret parmağını önündeki kadavranın makatına sokmuş, şööyle bir karıştırıp çıkarttığı parmağını hop diye ağzına sokmuş ve emmiş. Ardından öğrencilerden de aynısını yapmalarını istemiş.

Genç tıp öğrencileri, kızara bozara aynı şeyi teker teker yapmışlar. Bunun üzerine Hoca öğrencilerine dönüp; “İkinci önemli şey ise çok dikkatli olmaktır” demiş ve eklemiş, “Mesela ben demin hastanın makatına işaret parmağımı soktum ama orta parmağımı emdim!”… J

Bir kız yurdunda kalan kızlar, artık temizlik görevlisine olan kıllıklarından mıdır yoksa nerden çıktığı belli olmayan bir yurt geleneğinden midir, her sabah dudaklarına ruj sürdükten sonra aynaya öperek iz bırakıyorlarmış.

Yurt müdürü ne yaptı ettiyse bu alışkanlığı ortadan kaldıramamış. Diğer yandan temizlik görevlileri de iyiden baş kaldırmaya başlamışlar. Sonunda müdürün aklına parlak bir fikir gelmiş. Hemen bir duyuru yapıp, kızları toplantıya çağırmış. Neyse toplanmış bunlar. Müdür “Buyrun tuvalete” demiş. Hep birlikte, temizlik görevlisinin beklediği umumi tuvalete girmişler. Aynalarda sabahki ruj izleri hala duruyormuş.

Müdür “Arkadaşlar” demiş, “Bazılarınız dudaklarına ruj sürdükten sonra aynaları öperek çıkması güç izler bırakıyor. Temizlik görevlilerimiz bunları temizlerken zorlanıyor. Sizleri görevlimizin bu temizliği yaparken ne kadar zorlandığını bizzat görmeniz için topladım. Bakın ve görün”. Sonra görevliye bir işaret çakmış. Bizimki gayet sakin bir şekilde tuvalet fırçasını almış, klozetteki suya daldırmış ve aynayı temizlemiş. O günden sonra bir daha o yurtta tuvaletlerde dudak izine rastlanmamış.

Kategoriler
Genel İlçe Haberleri Manşet Mini Manşet Yazarlar

TOHUM

Bu hafta Sizinle dürüstlük üzerine muhteşem bir Uzakdoğu hikayesi paylaşmak istiyorum. Umarım herkes kendine ders çıkarır.

*     *     *
Bir zamanlar, Uzak Doğu’da, artık yaşlandığını ve yerine geçecek birini seçmesi gerektiğini düşünen bir imparator varmış. Yardımcılarından ya da çocuklarından birini seçmek yerine; kendi yerine geçecek kişiyi değişik bir yolla seçmeye karar vermiş.

Bir gün, ülkesindeki tüm gençleri çağırmış ve: “Artık tahttan inip yeni bir imparator seçme vakti geldi. Sizlerden birini seçmeye karar verdim.” demiş.

Gençler şaşırmışlar, ancak o sürdürmüş: “Bugün hepinize birer tohum vereceğim. Bir tek tohum… Ama bu çok özel bir tohum. Evlerinize gidip onu ekmenizi, sulayıp büyütmenizi istiyorum. Tam bir yıl sonra büyüttüğünüz o tohumla buraya geleceksiniz.
Sizi, yetiştirdiğiniz o tohuma göre değerlendirip, birinizi imparator seçeceğim.”

Saraya çağırılan gençlerin arasında Ling adında biri de varmış. O da diğerleri gibi tohumunu almış… Evine gidip heyecanla olayı annesine anlatmış. Annesi bir saksı ve biraz toprak bulup, onun tohumu ekmesine yardım etmiş. Sonra birlikte dikkatlice sulamışlar. Her gün sulayıp büyümesini bekliyorlarmış.

Yeterince zaman geçtikten sonra diğer gençler tohumlarının ne kadar büyüdüğünü anlatırken, Ling hayal kırıklığı içinde, kendi tohumunda hiçbir değişiklik olmadığını görüyormuş.

Üç hafta, dört hafta,beş hafta geçmiş… Hâlâ hiçbir gelişme yokmuş. Diğerleri yetişen bitkilerinden söz ederken Ling çok üzülüyormuş. İmparatorun onu beceriksiz sanmasından çok endişeleniyormuş.

Arkadaşlarına da hiçbir şey diyemiyor, sabırla bekliyormuş.
Sonunda bir yıl bitmiş ve gençlerin yetiştirdikleri bitkileri imparatorun huzuruna götürecekleri gün gelip çatmış.

Ling, annesine boş saksıyı götüremeyeceğini söyleyince, annesi ona cesaret verip; saksısını götürüp dürüst bir şekilde olanları imparatora anlatmasını istemiş. Ling, pek istemese de, annesinin sözünü tutmuş ve boş saksıyla saraya gitmiş.

Saraya varınca arkadaşlarının yetiştirdiği bitkilerin güzellikleri karşısında şaşırmış. Sonra imparator gelmiş ve tüm gençleri selamlamış. Ling, arkalarda bir yerlere saklanmaya çalışıyormuş. “Ne büyük bitkiler, çiçekler ve ağaçlar yetiştirmişsiniz. Bugün biriniz imparator olacak.” demiş imparator.
Aniden arkada elinde boş saksısıyla Ling’i fark etmiş. Hemen muhafızlarına onu öne getirmelerini emretmiş. Ling çok korkmuş. “Sanırım beceriksizliğimden dolayı beni öldürtecek.”

Ling öne geldiğinde imparator adını sormuş. “Adım Ling.” demiş.

Diğer gençler gülüşüp onunla alay etmeye başlamışlar. İmparator onları susturmuş. Ling’e ve elindeki saksıya dikkatle bakıp kalabalığa doğru dönmüş. “Yeni imparatorunuzu selamlayın. Adı Ling!” demiş.

Ling inanamamış. Çünkü tohumunu yeşertememiş bile, nasıl imparator olurmuş?…

İmparator devam etmiş: “Bir yıl önce burada herkese bir tohum verdim. Siz ekip, sulayıp bir yıl sonra getirecektiniz. Ama hepinize kaynamış tohum vermiştim. Asla büyüyemeyecek olan…

Ling’in dışında herkes ağaçlar, bitkiler ve çiçekler getirdi; çünkü tohumun büyümediğini fark edince hepiniz onu bir başka tohumla değiştirdiniz. Sadece Ling içinde benim verdiğim tohum olan boş saksıyı getirme cesaret ve dürüstlüğünü gösterdi.

Beklentisi gerçekleşmeyince umutsuzluğa kapılsa da, dürüstlüğünden vazgeçmedi… Onun için yeni imparatorunuz o olacak.

Kategoriler
Ekonomi Genel İlçe Haberleri Kültür-Sanat Manşet Mini Manşet Siyaset Yazarlar

İSKEMLE

Genç adam antika merakıyla Anadolu’nun en ücra köşelerini dolaşıyor ve gözüne kestirdiği malları yok pahasına satın alarak yolunu buluyordu.

Kış kıyamet demeden sürdürdüğü seyahatler sırasında başına gelmeyen kalmamış gibiydi.

Fakat, bu seferki hepsinden farklı görünüyordu. Yolları kapatan kar yüzünden arabasını terk etmiş ve yoğun tipi altında donmak üzereyken, bir ihtiyar tarafından bulunup onun kulübesine davet edilmişti.

Yaşlı adam antikacının yürümesine yardım ederken: “Günlerdir hasta olduğumdan odun kesmek için ilk defa dışarıya çıktım. Meğer seni bulmak için iyileşmişim.”dedi.

Diz boyuna varan karla boğuşup kulübeye geldiklerinde, antikacının kar görmekten donuklaşan gözleri fal taşı gibi açıldı. Odanın orta yerindeki kuzinenin etrafını saran üç-dört iskemle, onun şimdiye kadar gördüğü en güzel antikalar olmalıydı.

Saatlerdir kar içinde kalan vücudu bir anda ısınmış, buzları bir türlü çözülmeyen patlıcan moru suratını ateşler kaplamıştı.

Yaşlı adam, misafiri yatırmak için acele ediyordu. Ona bir kaç lokma ikram edip sedirdeki yatağını hazırlarken: “Bugün soba yakamadım, evladım ama bu yorganlar seni ısıtacaktır,” dedi.

Ev sahibi yıllar önce vefat eden eşiyle paylaştıkları odaya geçerken, antikacı da tiftikten örülmüş olan battaniyelerin arasına gömüldü.

Ancak bütün yorgunluğuna rağmen bir türlü uyuyamıyordu. Ertesi gün gitmeden önce ne yapıp edip o iskemleleri almalı, bunun için de iyi bir senaryo uydurmalıydı.

Mesela hayatını kurtarmasına karşılık ihtiyara birkaç koltuk satın alabilir ve eskimiş olduğu bahanesiyle dışarı çıkarttığı iskemleleri, çaktırmadan minibüsün arkasına atabilirdi.

Hatta onları kaptığı gibi kaçmak bile mümkündü. Yürümeye dahi mecali olmayan ihtiyar, sanki onun peşinden koşabilecek miydi ?

Genç adam kafasındaki fikirleri olgunlaştırmaya çalışırken, rüzgarın uğultusuyla da dalıp gitmişti.

Sabahleyin gözlerini açtığı gibi odadaki sandalyelerin gözden kaybolduğunu fark etti. “İhtiyar kurt herhalde planımı fark etti. Belki de rüyada sayıkladım da söylediklerimi duyup onları sakladı,” diye düşündü.

Kahvaltıda sakin görünmeye çalışarak yaşlı adama seslendi: “İliğim, kemiğim ısınmış, çorbanız da harika olmuş; ama akşamki iskemleleri göremiyorum,” dedi.

Yaşlı adam odanın köşesine yığdığı iskemle parçalarından sonuncusunu da sobaya atarken: “İskemle dediğin, dünya malı be, evladım ! Biz misafirimizi üşütür müyüz?” dedi…

Erkan Şerbetçi

Kategoriler
Genel İlçe Haberleri Manşet Mini Manşet Yazarlar

Yeter Artık Halkı Kandırmayın!

4 yıl kent için meclis kürsüsünde konuşma bile yapmayan ve sadece parmak kaldırmakla yetinen vekiller yeniden adaylığa hazırlanıyor.

Genel seçimler öncesinde Kahramanmaraş’ta milletvekili aday adayları yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.

Öyle ki daha önce milletvekili olan kişiler genel seçimleri de fırsat bilerek esnaf ziyaretlerinde ve Ankara kulislerinde görünmeye başladılar. Çalışmaları yeteri kadar halka indirmeyen vatandaşı sadece Ankara’dan izleyen ve arada sırada bir esnaf ziyareti yaparak halktan biriymiş gibi görünmeye çalışan vekilleri artık halk istemiyor. Halk lafta değil özde vekil istiyor. Seçim öncesi her türlü vaadi yapan vekiller, seçimden sonra nedendir bilinmez ortadan kayboluyor.  Mecliste parmak’ta kaldırmasalar yaşadıklarını öğrenemeyeceğiz doğrusu!

Şehir Gelişiminde Etkin Rol Vekillerin

Bir şehir gelişimi için en önemli etken Ankara ayağıdır. Yani vekiller ne kadar aktif ve çalışkan olursa o kadar şehirlerine katkı sağlarlar. Bir şehir gelişmişliğini sadece belediye başkanına yüklememek gerekiyor. Vekiliyle, başkanıyla, valisiyle, kaymakamıyla, daire başkanıyla, STK’larla ve halkıyla bir bütün halinde çalışmak lazım. Halkı ayrıştırmak şehri ileriye götürmez sadece orta çağ karanlığına sürükler. Öncelikle kafamızdaki örümcek ağlarını bir bir temizlememiz gerekiyor. Şehirdeki bütün insanlarla barışık ve içten olmalıyız. Seçim öncesi bol keseden atıp seçim sonrasında söz verilen vaatleri görmezden gelmemeliyiz.  Bir önceki genel seçimleri hatırlayacak olursak bol keseden atan adayların ne kadar boş olduklarını hep birlikte gördük. Ve Şehir gelişimi için elini bile kıpırdatmayan vekillerin halkı aldattıklarına şahit olduk. Eminim yine aynı senaryoyla karşı karşıya kalacağız. Vekil adayları yine bol keseden atıp seçim sonrası her şeyi unutacak şehir için hiçbir şey yapmayacaklar. Halk yine aynı sözleri yutacak mı? Yoksa vekiller başka sözler mi geliştirecekler? 4 yıl çok fiyakalı sözler geliştirmek için yeterli biz zaman. Eminim yeni 2015 model sözler işiteceğiz bu seçimlerde de!

Ama bu sefer halkımız bunların ne kadarına inanacak hep birlikte göreceğiz…

Kategoriler
Genel İlçe Haberleri Manşet Mini Manşet Yazarlar

DİLENCİ

Kralın biri, sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastlar.

“Dile benden ne dilersen” diye soran krala dilenci gülerek, “sanki benim her dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz” der.

Kral bu cevaba şaşırır ve sohbet ilerler. “Pek tabii her dediğini yerine getirebilirim. Sen söyle bakalım, ne istiyorsun?” “Söz vermeden önce iki kez düşünün kralım” der.

Dilenci sıradan bir dilenci değildir.
Kral ısrar eder. “Ne istersen iste sana verebilirim. Ben güçlü bir kralım. Yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz” der.

Bunun üzerine dilenci, elindeki kâseyi krala uzatır ve “bu kâseyi herhangi bir şeyle doldurabilir misiniz ?” diye sorar.

Kral bir kahkaha atar ve vezirine kâseyi altınla doldurmasını emreder.

Kâse dolup taşmakta ama sonrasında hemen boşalmaktadır. Altınlar, buhar olup uçmaktadır sanki. Kralın onuru kırılır.

Bir dilencinin kâsesini dolduramadığı ülkede kulaktan kulağa yayılır. Giderek pırlantalar, elmaslar, yakutlar akıtılır kâseye.

Ne var ki kâsenin dibi yoktur sanki. Dolup taşmasına rağmen kâse sürekli olarak boş kalmaktadır. Kral yenik düşmüştür.

Dilenciye yakarır: “Tamam, tamam sen kazandın”. “Dileğini yerine getiremedim ama lütfen bana kâsenin neden yapılmış olduğunu söyle” der.

“Çok basit” diye yanıtlar dilenci. “İnsan dimağından yapılmıştır.

Yani insanın arzu ve isteklerinden. Doymak bilmez oluşu bundandır. Bu gerçeği bir kez kavrarsan yaşantın değişir.

İstek dediğin nedir ki, istek ulaşılana kadar, belli bir süre heyecan veren bir duygudur.

Örneğin bir iş istersin… Bir araba… Ev… Eş… Bir başka şey!.. Tek tek her birini elde ettiğinde, her şey anlamını yitirir. Neden? Çünkü beynin, aklın onları dışlar. İş senin, araba da garajdadır ve artık istek uyandırmamaktadır. Heyecan, onu elde ettiğinde sönüp gitmiştir.

Gene boşluğa düşer, yeni bir istek yaratmak zorunda kalırsın. İstek doyumsuzluk uyandırır ve giderek bir ’dilenci’ olursun. Bir istekten bir diğerine çırpınıp durursun. Amacına ulaşır ulaşmaz bir yenisini yaratırsın. İsteğin bu yönünü kavradığında yaşamının dönüm noktasındasın demektir.

Bu durum ancak, seni mutlu edecek şeyleri dışarıda değil, kendi içinde aradığın zaman gerçekleşir. Ve gerçek tatmine ve mutluluğa ancak o zaman erişirsin” der.
Gelelim hikayenin verdiği derslere:
Kral bile olsanız bir dilenciden bile öğrenebileceğiniz çok önemli yaşam dersleri olabilir.
Gerçek mutluluk insanın içinde ve kendisinin elindedir.

Mutluluğu ve başarıyı yakalayamayanlar, hatayı başka yerde değil kendi içlerinde aramalıdırlar.

Bir şeyi elde etme hırsı değil, elde ettikten sonra da onu istemeğe devam edebilme becerisi yaşamı anlamlı kılar.

Bir kralın dilenciye, bir dilencinin de krala dönüşmesi an meselesidir.
Yaşam, dilenmek için çok kısa, dilenci olmak içinse çok uzundur.

Erkan ŞERBETÇİ

10.02.2015

Kategoriler
Genel İlçe Haberleri Manşet Mini Manşet Yazarlar

AFŞİN BELEDİYESİNDEN “YENİ BİR BİLİNÇ OLUŞTURMA” KONFERANSI…

Afşin Belediyesi 2015 yılı kültürel etkinlikleri kapsamında düzenlenen konferansa Araştırmacı Yazar Atasoy Müftüoğlu katıldı. Müftüoğlu,”Niceliğe değil niteliğe önem vererek yeni bir bilinç oluşturmanın mümkündür.”dedi

Afşin Hükümet Konağı Konferans Salonunda düzenlenen ‘Yeni Bir Bilinç Oluşturma” konulu konferansa konuşmacı katılan olarak Araştırmacı-Yazar Atasoy Müftüoğlu, Müslüman’ın kendisini çağa uymaya değil, Kuran’a uyması yönünde çaba sarf etmesi gerektiğini belirtti.

Müslüman olmanın bütün insanlığa ilişkin bir sorumluluğu üstlenmek anlamına geldiğini belirten Araştırmacı-Yazar Atasoy Müftüoğlu, İslam’ın hayatın her alanında söz sahibi olması gerektiğini söyledi.

Kolonyalizmin çok farklı biçimlerde bu güne kadar devam etmesinin, Müslüman zihinlerde büyük bir tahribata yol açtığını vurgulayan Müftüoğlu, “Toplumumuzun zihinsel olarak sömürgeleştirilmesi, her türlü bilincin silinmesine neden olurken aynı zamanda da hiçbir şey de üretememe sorunu ile başbaşa bırakıyor. Yani eleştiri kültürü ölüyor. Farklı düşünceler köreliyor. Sonuç olarak, düşünemez hale geliyoruz ve biz Müslümanlar zihinsel olarak da hiçbir şey üretemeyecek bir şekilde konumlandırıyoruz. Bizler bilgi, muhalefet, bilinç, sorgulama üretmiyoruz. İçerik üretmiyoruz. Herhangi bir üretim çabamız yok” şeklinde konuştu.

Müftüoğlu, konuşmasını şöyle devam etti:

“Biz şuanda İslami varoluşu bağımsız bir şekilde temsil etme iradesinden yoksuluz. Bizler bugün İslami bağlamda değil, yabancı bir takım disiplinlere ‘eklenmek’ suretiyle varoluşumuzu sürdürüyoruz. İslam’la hiçbir şekilde bağdaşması mümkün olmayan bir takım ideolojik disiplinlerle, kültürel disiplinlerle ve ekonomik disiplinlerle uzlaşmayı ya da boyun eğmeyi seçerek var oluşumuzu sürdürmeye çalışıyoruz. Kendi övgümüzü 200 yüz yıldır anlatmıyoruz. İslam coğrafyasının değerlerine daha fazla sahip çıkarak var oluşunu sürdürmeli. Bu var oluşu sorgulayan insan yetiştirmekte sıkıntı çekiyoruz. Bizim bilim adamlarımızın yada araştırmacılarımızın bu yönde yetiştirilmesi gerekiyor. İthal bilgilerle bu işlerin olmadığını anlamak gerekiyor. İthal edilen bilgileri bile araştırıp İslam coğrafyasına uygun mu?  diye sorgulama ihtiyacı bile duymuyoruz. Bizim neslimizi kastetmiyorum. Biz düşünce olarak beli bir seviyeye gelmişiz. Ancak bundan sonraki süreçte gençlerin bu konularda daha duyarlı olmasını istiyorum.”

Konferans, Atasoy Müftüoğlu’nun okuyucularına kitaplarını imzalamasıyla son buldu.

Afşin Hükümet Konağında konferans salonunda düzenlenen konferansa, Afşin Kaymakamı Fatih Aksoy,Garnizon Komutanı Jandarma Yüzbaşı Mehmet  Demir,  Afşin Belediye Başkanı Mehmet Fatih Güven, AK Parti Afşin İlçe Başkanı Av. Şeref Kırbıyık, İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Mahir Turan, kurum amirleri, STK temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı.